27 yıl içersinde, seyirci sayısı 150 bin‘i geçti. 27 kez festival yapabilmek için toplam 10 milyon euro’yu geçen yatırım yapıldı
Her yıl büyük ilgi gören ve seyirci rekoru kıran, kentin kültürel etknliğine renk katan
2024 yılında 28’incisi yapılacak Nürnberg Türk- Alman Film festivali Başkanı Adil Kaya
ve festival yönetmeni Ayten Akyıldız ile festivalin dünden bugününü konuştuk. 8-17
Mart 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek festivalin başlangıcından şimdiye kadarki
gelişmesini gelin hep beraber öğrenelim….Biz sorduk, Ayten Akyıldız ve Adil Kaya
anlattılar…
1-Film festivali ne zaman başladı, nasıl gelişti. Kaç film kaç kişiye
gösterdiniz ?
Adil Kaya: 1992 yılında. O dönem Almanya’da yabancı düşmanlığı doruk noktadaydı.
Naziler evlerini yakmasın diye Türkiye kökenli insanlar geceleri nöbet tutuyorlardı. Bir
kâbus yaşıyorduk. Biz de Almanya’daki bu ırkçılığa ve milliyetciliğe panzehir olarak
Türkiye Sinema Günleri ile kültürel sanatsal çıkış yapalım dedik. Bugüne kadar 27 kez
düzenlediğimiz ve artık adı Türkiye Almanya Film Festivali’nde Türkiye’den binden
fazla, Almanya’dan beş yüzün üzerinde filmi seyircilerimizle buluşturduk. Bine yakın
konuk Türkiye’den festivale katıldı. Bir o kadar da Almanya’dan. Seyirci sayısı 27 yıl
içinde toplam 150 bini geçti. Tabii bunlar istatiksel rakamlar. Önemli olan
Nürnberg’de bu festivalde sanatçıların ve sanatın buluşabilmesi. Gerçek bir diyaloğun
oluşabilmesi. Alman toplumunun ve medyanın sinema sanatı üzerinden çağdaş
yaşamı belirleyen kültürlerimizi tanıması, kültürlerimize duyulan saygınlığın artması.
Ancak o zaman bu yerli toplumun biz göçmen kökenlilere saygıları artacaktır, dedik.
Sanırım bu konuda çok önemli başarılar da kaydettik.
Eğer Mario Adorf ve Kadir İnanir ya da Hannelore Elsner ve Türkan Şoray ya da
Şener Şen ve Hanna Schygulla ya da Zülfü Livaneli ile Armin Mueller-Stahl burada
buluştularsa, ve bunun örnekleri çok, bu azımsanamayacak bir gelişme.
Evet, sonuç olarak Alman toplumunda farkındalığımızı yaratmak için onur
duyabileceğimiz önemli başarılar kaydettik. Sonunda Alman burjuva kültürü bizi kabul
etti de, Nazileri durduramadık. Onlar Naziliklerine devam ediyorlar, edebiliyorlar.
2 – 2024 yılı festivali hazırlıklar ne safhada?
Ayten Akyıldız:
Film programı üzerinde çok yoğun çalışıyoruz ve programı Ocak ayı sonunda
açıklayacağız. Şu anda onur ödüllerini alacak onur konuklarımızı kesinleşti. Çok
sevdiğimiz Almanya’nın yıldız oyuncularından İris Berben ve Türkiye Sineması‘nın
yıldız oyuncularından sevgili Hale Soygazi onur ödülümüzü alacaklar.
Her iki sanatçımız da örnek insanlar. Gerek sanatsal çalışmaları ve başarılarıyla,
gerekse sanat yaşamları dışında toplumun barış içinde gelişmesi için yaptıkları
çalışmalarıyla ve yaşamları içerisinde insanlık için prensip dolu sosyal ve politik
duruşlarıyla ilham verici rol modellerindeler. İki çok değerli sanatçımız Hale Soygazi
ve İris Berben Dünya Kadınlar Günü olan 8 Mart aksamında gerçekleşecek açılış
galasında ödüllerini alacaklar. Bundan çok mutluyum.
İlgi duyan okurlarınıza duyurmak isteriz, açılış galası biletleri satışa çıkmıştır, internet
sayfamızdan edinilebilir. Google’a Türkiye Almanya Film Festivali yazın, festival
sayfasına ulaşın.
3 – Festivalde hangi program bölümleri var ve ne gibi ödüller verilecek?
Ayten Akyıldız: Bu yıl toplam 400‘den fazla film başvurusu var. Filmlerin seçkisi Ocak
ayının sonuna kadar sürecek. Uzun filmler yarışması yine festivalin en önemli
programını oluşturacak. Bu alandaki büyük ve bağımsız Türk-Alman jürimiz toplam
dört ödül verecek: en iyi film, en iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu ve büyük jüri
ödülü. Kısa filmler dalındaki yarışmamızda, ki festivalin göz bebeği, ayrı bir jüri üç
ödül verecek. Ayrıca TRT Televizyonun kurucu başkanı Sayın Mahmut Tali Öngören
adına İnsan Hakları ve Demokrasi “Öngören Ödülü” var, bunun da ayrı bir jürisi var.
Bir de çok merakla beklenen seyirci ödülü var ki, seyircimiz her yıl bir sürpriz
yaratıyor.
4 – Kaç sanatçı davet edilecek, davet edilenlerin adı belli mi ?
Ayten Akyıldız: Vize serbestisi yerine vize reddi … Almanya‘nın bu yenı politikası
Türkiye’den davet ettiğimiz sanatçıları da etkiliyor. Alman vize politikası izin verirse
Türkiye’den yaklaşık 40 sanatçı, gazeteci ve sinema uzmanları bekliyoruz.
Almanya’dan da bir o kadar konuğumuz oluyor. Yani sanatsal buluşmaya yine büyük
bir yatırım.
5 – Festivaliniz hayli büyük bir organizasyon. Bütçesi nasıl?
Ayten Akyıldız: Ben festivalin programından sorumluyum, mali işlere başkan bakıyor.
Adil Kaya: Devlet bütçesi gibi, her yıl açık veriyoruz. Yaptığımız işe göre diğer orta
büyüklükteki festivallerin bütçesine baktığımızda çok dar maddi imkânlarla çalışıyoruz.
Şöyle açıklayalım, 27 kez festival yapabilmek için toplam 10 milyon AVRO‘yu geçen
yatırım yapmışızdır. Bu da orta dereceli bir festivalin yıllık bütçesine denk düsüyor.
Yani festival ekibi harikalar yaratıyor.
6 – Sizin hiç unutamayacağınız organizasyon hangi yıl olmuştu
Adil Kaya: Bu sorunuz sorulduğunda her seferinde heyecanla o bitmez tükenmez kâh
güzel ve kâh hüzün dolu anılarımıza gidiyoruz.
Kanser hastalığına rağmen “çocukları yalnız bırakamam” deyip festivalimize ağır
sancılarla gelen Ömer Kavur’dan mı bahsedeyim, ya da “Bizim Yesilçam’ın yurt dışı
temsilcisi Nürnberg’dir” diyerek bizi öven Atıf Yılmaz’dan mı? 2026 yılında
kutlayacağımız 30. yılımız için bir belgesel ve bir de büyük bir albüm hazırlıyoruz.
Ama bir anımızı yeri gelmişken burada size anlatmak istiyorum: Henüz 3.
yılımızdaydık, 1994 yılı, Başar Sabuncu’nun Nazım Hikmet’ten uyarladığı „Yolcu” adlı
filmiyle açılış yapacağız. Başrol oyuncaları Tarık Akan ve Halil Ergün gelmişler,
heyecan dorukta, güzel bir açılış yaptık. Ben de film gösterimine kalmadan,
sanatçılarla yemeğe kaçtım. Sinemadaki makinistin teknik bir hatasından YOLCU filmi
gösterilememiş, seyirciler de haklı olarak hüsran içinde ve kızarak dağılmışlar. Bunu
duyan Tarık Akan’ın moralı çok bozulmuştu, “Adil, bunun sorumlusu sensin” diye de
bana kötü kızmıştı. Tarık’ın fırçasından sonra bir de Hürriyet’in açılış üzerine Taner
Tüzün imzalı büyük bir haber yayınlandı. Haberi ve aslında haberin büyüklüğünü
görünce yeni nesil gençlerin Türkçesiyle söyleyeyim “ben şok”. Hürriyet’e, habere ve
haberi yapana çok kızmıştım. O yanlış tepkimize hâlâ üzülürüm. Tabii, bizler millet
olarak övülmeyi doğmadan önce öğrendik, eleştirilmeyi de vefat ettikten sonra. O
nedenle Hürriyet’in o haberi de bize iyi bir ders oldu. O gün bugün açılışlarda son
dakikaya kadar salonda kalıyorum… Kalıyorum da, şu ünlü esprili Murphy yasalarını
yazan zat var ya, ‘hata olacaksa, olur” gibi diyen, bizi çok seviyor galiba. Murphy
sanırsın Türk, geldi mi de gitmesini de bilmiyor…
7 – Korona dönemi festivali hangi boyutta etkiledi
Adil Kaya:
Koronanın ilk çıktığı yıl 2020’de aslında festivalimiz fiilen iflas etti. Bizi kurtaran
Almanya’nın zenginliği oldu, bütün destekçilerimiz festivalsiz bir yılda masraflarımızı
ödediler.
Tabii korona zilletinin seyirci kültürüne dehşet bir etkisi oldu. Hatırlarsınız, 2020 yılının
Ocak ayında Korona virüsü Çin’de ortaya çıkınca Çin Hükümeti insanları evlerine
resmen hapsedince Avrupa ülkeleri Çin’in bu tutumuna gülmeye başladılar.
“Avrupa‘da demokrasi var, bizde halk böyle bir eve kapatılmayı kabul etmez, isyan
çıkar” diyordu kibirli Alman politikacıları. Ehh, bizim de zaten Alman politikacılarına
güvenimiz zaten sonsuz, festival organizasyonuna son gaz devam ettik. Mart ayı
ortasında yani bizim festivalimize ramak kala hükümet Almanya’daki bütün kültürel
etkinlikleri yasaklayınca, Almanya’da yaşayanları deyim yerindeyse evlere hapsedince
bu sefer benim Çinli arkadaşlarım bize gülmeye başladılar. İşte gelişmiş batı
demokrasisi de böyle bir şey olmalı, burada da ihtiyaca göre demokrasinin tanımı
yeniden yapılabiliyor, olagan üstü hâl ilan ediliyor, böylece demokrasi kurtarılıyor, batı
dünyasından da kimse de La Hey’deki İnsan Hakları Mahkemesine çıkartılmıyor. Konu
biraz dağıldı gibi… içimde kalmış, söylemek istedim.
Seyirci konusuna gelirsek, korona yıllarında bütün kültürel etkinlikler, hani kan
kaybetti deriz ya, çok seyirci kaybetti. Özellikle sinema alanında. Anti demokratik
bulunan zorla eve kapatılmayı seyirci sonra çok sevdi, çok demokratik buldu, sinema
seyircisi de hala korona öncesi dönemdeki rakamlara ulaşamadı. Sinema salonları da
birer birer kapanıyor.
8 – Koronadan sonra festival seyircisinde nasil bir gelişim oldu ?
Ayten Akyıldız:
Korona’dan bir yıl sonra, o hala kasvetli günlerimizde, önce Alman seyircileri geldi.
Bizim Türkler stratejik davrandılar, bakalım Almanlara bir şey olacak mı diye? Bir
Türkiye kökenli Alman çiftin şirketinde geliştirilen Biontech aşısına rağmen, önce
Almanlar dedi bizim Türkler …
2021 ve 2022 yillarındaki festivalimiz koronaya karşı adeta bir maskeli baloydu.
Nihayet geçen Mart ayındaki festival normal şartlarda gerçekleşebildi. Ve seyircinin
yarısından bir hayli fazlasını yine Almanlar oluşturdular.
Festivallerin önemi tabii sanatçılarla bire bir buluşmanın getirdiği heyecan dolu
atmosfer. Hangi film gelecek diye sormuyor seyircilerimiz, bu yıl kim gelecek diyorlar.
Bir de artık insanlar birbirlerine gideceğine “artık, festivalde buluşuruz” diyorlar.
Galiba, sinema kültürü özellikle festivallerde yaşamaya devam edecek.
Film festivalimize artık bir sinema bayramı olarak bakılıyor. Ramazan bayramı yıl
içinde gezerken, her Aralık ayında Noel bayramı var, her Mart ayında da bayramımız
Türkiye Almanya Film Festivali.
9 – Bu yıl seyirci olarak nasıl bir gelişme bekliyorsunuz?
Adil Kaya:
Bunu biz de merak ediyoruz… Bu sefer Türk seyircileri Almanlardan daha fazle
gelecekler mi? Şu anda Alman-Türk futbol müsabakalarında Türk seyircileri bir hayli
önde gidiyor, bizim film festivalinde de Alman seyircileri. Biz de o zaman programa bir
kaç futbol filmi alalım dedik…
10 – Adil Bey, sizinle yıllardır tanışıyoruz, haber yapıyoruz, eleştiriyoruz.
Muhabbetimize güvenerek aslında sorulmaması gereken bir soru son
sorumuzu size yöneltmek istiyorum: Bu festivalin sizce en büyük faydası
kime ?
Adil Kaya: Bence, sürekli sorulması gereken bir soruyu yönelttiniz. İnsan
yaptıklarından sürekli şüphe duymalı. Başta bu festivalin bazen Nazi dediğimiz bazen
ırkçı, bazen de milliyetçi, kökten dinci dediğimiz fanatiklere hiç bir faydası yok. Elde
var bir.
Sevgili Ömer Kavur festivalimizin bir basın toplantısında şöyle şöylemiştı:
“Emperyalistler bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsa, önce kültürünü ele geçiriyorlar”. Bu
anlamda insanların ortak yaşamını savunan insanların kendi varlıklarını kendi
kültürlerini bütün kendilerine özgü özellikleriyle hürce yaşatabilmeleri lâzım. Bizim de
kültürümüz hem Türkiye’deki çağdaş kültürden hem de Almanya’daki yaşanan
kültürden besleniyor ve sürekli yenileniyor, birberlerini besliyorlar. İşte bunun için
Türkiye Almanya Film Festivali. Yani gereken olanın ta kendisi. En büyük faydası barış
içinde yaşamak isteyen kendini devamlı etkileşerek yenileyen Almanya’daki çok
kültürlü toplumdur. Bu yolda Türkiye’den değerli eserleriyle festivale katılan bütün
sinemacılara bize verdikleri kültürel ve sanatsal ivmeler için hem festival olarak hem
de Almanya olarak borcumuz var.